Bazen bir kelime, kulağınıza o kadar sıradan gelir ki, gerçekte ne ifade ettiğini unuturuz. “Kültür yapmak” dediğinizde, ilk aklınıza ne gelir? Herkesin farklı bir cevabı olabilir, ama ben size bir hikaye anlatacağım; belki de bu, bu kelimeyi bir kez daha anlamanızı sağlayacak.
—
Bir Bahar Akşamı
Baharın son günleriydi. Şehirdeki tüm insanlar son bir kez daha parklara, kafelere akın etmiş, yazın ışıltısına adeta veda etmeye çalışıyordu. Ben de, her zamanki gibi, gözlüklerimi takıp, eski bir dostumla buluşmak için bir kafeye girdim. Ahmet, gençliğimi paylaştığım dostlarımdan biriydi. Ama zamanla, farklı yollara sapmıştık. Bugün ona bir sürpriz yapmak için buluşuyordum.
Ahmet, sorunları çözme konusunda hep çok başarılıydı. O çözüm odaklıydı; her durumu tek tek değerlendirip, stratejik adımlar atarak sonuca ulaşmaya çalışıyordu. O yüzden de ilişkilerde bazen duygusal derinliklere inmek yerine “hemen çöz” yaklaşımını benimserdi. Ve bu, zamanla ona belirli bir mesafe yaratmıştı.
Kadınlar ise genellikle daha empatik ve ilişkisel bakarlar. Bu yüzden, bu sefer Ahmet’e bir şeyler öğretmek istedim. Çünkü yıllardır bir şey fark ettim: “Kültür yapmak” aslında ilişkileri inşa etmek, bağ kurmak ve yaşamı paylaşmak demekti.
Bir Akşam, Kültür Yapmaya Başladık
Birkaç kahve içtikten sonra Ahmet’e bir soru sordum:
“Bence ‘kültür yapmak’ deyimi aslında çok daha derin bir şey ifade ediyor. Sence ne demek bu, kültür yapmak?” dedim.
Ahmet, bir an duraksadı. O anda gözleri bir miktar kayboldu, çünkü kültür yapmak ona hep bir organizasyonun içindeki kurallar, hedefler, sistemler gibi somut şeylerle ilişkilendirilmişti. Hızla bir cevap verdi:
“Yani, kültür oluşturmak, bir topluluğun düzenini sağlamaktan geçiyor. Bir şeyleri doğru yapmak, daha iyi olmak, stratejik adımlar atmak demek.”
Ama ben bununla tatmin olmadım. Biliyorum ki Ahmet’in içinde daha derin bir anlam arayışı var. O yüzden ona biraz daha derinlemesine gitmesini sağladım.
“Ya sen, Ahmet, insanların birbirlerine saygı gösterdiği, anlamlı bağlar kurduğu bir kültür yapmadıkça… bunca çözümün neye yarar?” dedim.
Ve işte, o anda Ahmet’in gözlerinde bir şeyler değişti. O, çözüm odaklı stratejisini bırakıp, karşımdaki insanın iç dünyasını, ilişkisini, duygularını düşünmeye başladı. Gerçekten bir kültür inşa etmek için, önce ruhları birleştirmek gerektiğini fark etti.
—
Kültür Yapmak, Birbirini Anlamak Demektir
Kültür yapmak, somut şeylerden çok, insanlar arasında duygusal bir köprü kurmaktır. Birbirinizi anlamak, birlikte güçlü bağlar inşa etmek demektir. Ahmet, bu akşam, bana sadece stratejilerin önemini değil, aynı zamanda insan olmanın ne kadar kıymetli olduğunu da öğretti.
Bir kültür yapmak, bir grup insanı ya da toplumu sadece “başarı” üzerinden birleştirmek değil, aynı zamanda onları birbirlerine yakınlaştırmak, empati kurmalarını sağlamak, acılarına ortak olmaktır. Kadınlar genellikle daha fazla bağ kurma eğilimindedir çünkü ilişkileri, onların gözünde sadece başarıyla değil, bir insanın içsel dünyasını anlamakla şekillenir.
Ahmet’in o gece anladığı şey ise şuydu: “Bir takımda olmak, iş dünyasında başarıya ulaşmak kadar, insanlarla kurduğun bağlar, onlara gösterdiğin anlayış da o kadar önemli.”
—
Kültür Yapmanın Gücü
Kültür yapmanın gücü, aslında insana dair en temel ihtiyaçlardan gelir. Sevgi, empati, anlayış… İşin içinde duygular olduğu sürece kültür, sadece iş dünyasında değil, hayatın her alanında varlığını hissettirir. İşte bu yüzden “kültür yapmak”, sadece stratejik bir eylem değil, insanların birbirini anladığı, paylaştığı ve bu paylaşımdan güç aldığı bir süreçtir.
Düşünsenize, bir ilişkiyi, bir dostluğu sadece stratejik adımlar ve çözüm arayışlarıyla kurmaya çalışmak ne kadar eksik olurdu? Aslında, her şey birbiriyle uyumlu bir bağdan geçer.
—
Sonuç
O akşam Ahmet’e, kültürün sadece bir düşünce biçimi olmadığını, aynı zamanda bir yaşam tarzı, bir empati, bir bağ kurma süreci olduğunu anlattım. Kültür yapmak, insanları bir araya getirmenin ve onlara gerçekten değer vererek, anlamlı bir bağlantı kurmanın en güzel yoludur.
İşte bu yüzden kültür yapmak, ilişkilerde derinlik arayanların gözünden bakıldığında, yaşamın dokusunu örmek gibidir: Bir iplik, bir dikiş… Bir arada, birlikte, paylaşılarak inşa edilen bir dünya.
—
Sizler de “kültür yapmak” hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir ilişkinin ya da bir dostluğun derinleşmesi için neler yapmalıyız? Yorumlarda fikirlerinizi benimle paylaşın, sohbet edelim.