12 Havâri Nasıl Öldü? Bir Genç İzmirli’nin Gözünden
Merhaba! İzmirli, 25 yaşında, arkadaş ortamında şakalarla dönen bir insan olarak bugün sizlere “12 havâri nasıl öldü?” sorusunun komik ve yaratıcı bir bakış açısıyla cevabını vermeye çalışacağım. Tabii, düşündüğünüz gibi olmuyor. Çünkü ben de bazen ciddiye alıyorum ve işin felsefi kısmına kayıyorum. Ama sıkılmayın, garanti veriyorum; yazının sonunda hem gülecek hem de derin derin düşüneceksiniz. Hadi başlayalım!
Hâvâriler: 12 Kahraman, 12 Farklı Hikâye
Öncelikle, havâri nedir, diye soracaklarınız olabilir. Kısaca, İsa’nın 12 sadık arkadaşı. Yani; hayatta her biri kendine göre bir rollerin adamı. Kimisi çabuk sinirlenen, kimisi ise aşırı düşünceli. Tıpkı bizim arkadaş grubumuz gibi. (Evet, İsa’nın grubunun da “sana sabır diliyorum” dedikleri anlar olmuştur, diye tahmin ediyorum.)
12 Havâri Nasıl Öldü? Sadece Biraz Mizah, Lütfen
Hadi şimdi biraz mizahi bir bakış açısıyla bu havârilerin sonlarına göz atalım. Tabii, tarihsel bir gerçeklik yerine biraz da hayal gücümüzü kullanarak. Sonuçta, biz de günümüz İzmirli gençleri olarak, düşüncelerimizi bazen tam olarak bilemeyiz ama bir şekilde eğlenceli hale getirmeyi başarırız.
Petrus: Hadi, Petrus’a bir bakalım. Bu adam, cidden çok cesurdu. İsa’nın yanındayken, bir kapıdan geçerken kimseyi tanımamış, ama o cesur adam sonunda Roma’da başa çıkamadığı bir güç mücadelesi sonucu çarmıha gerilmiş. Ama durun, “Benim arkadaşım İsa!” demişken, neden hala fıkra konusu oluyor? Ha, siz hiç Roma’da bir yokuşu çıkarken tanımadığınız birini “Aha bu çok benziyor” dediniz mi? Petrus tam olarak böyle bir adamdı işte.
Yakup: Genelde sinirli insanlar olur ya, “Hadi canım, ben her an patlarım” diyerek, Yakup’un ne kadar sabırlı olduğunu bir düşünün. Ama bir gün bir çeteyle kavgaya tutuşmuş ve sonunda ölmüş. “Dostum, biraz sakin ol, böyle devam etme” dedikleri zaman kesin de “Ya ben bir insanım, bu kadar gerilmesem bile olur” demiştir diye düşünüyorum. Sonuçta, bir insanın sinirli hali nasıl olur? Hadi, hep beraber düşünelim, aramızda sıkıcı birisi var mı?
12 Havarinin Sonları: Her Birinin Kendi Macerası
Matta: Hadi, biraz Matta’dan bahsedelim. Bu adam yazmayı seven, bir nevi tarihçi. Ama bildiğimiz Matta da değil aslında. Ne zaman romanını yazsa, “Bir dakika, bazı hikayelerde biraz daha dramanın dibine inmeliyim” demiştir. Sonunda tam da o dramayı yaşamış ve öldürülmüş. Evet, ne demek istediğimi anladınız, yazmayı çok sevdiği için sonuçta bitiremeyeceği bir hayatı yaşadı!
Taddeus: Evet, tam olarak bu adamın ölümüne kimse inanmazdı. O kadar sessiz, içe dönük bir tipti ki kimse sonunun nasıl olacağını tahmin edemezdi. Sonuçta bir gün aniden ölmesiyle kimse neye uğradığını şaşırmadı. Aramızda o kadar sessiz ve düşünceli olanlar var mı, bakalım?
Filipus: Herkesin dostu ama bazen biraz fazla çok konuşan bir arkadaş var mı? İşte, Filipus da tam öyleydi. Herkese “Şunu şöyle yap, bunu böyle yap” diye öğüt verirdi. Ama bir gün birileri buna “Çık git buradan” demiş ve sonunda onun sonu gelmişti. Fakat hep “Bence şu iş nasıl yapılır, bana bakın” diye milleti yönlendirenler öylece kayboluyor işte.
Benimle Birlikte 12 Havariden Geriye Ne Kaldı?
Bir an için düşündüm, acaba 12 havâri nasıl ölmüşken, acaba birimizin sonu nasıl olacak? “Yaşamak güzel şey ama bazen hayat fena sıkıcı olabilir” diyen o gencin sonu da öyle mi olacak? Gerçekten de “Anadolu yakasında bir akşam yemeği”ne gidip “Yaşadık, gördük, dedik, bitti!” diyerek ayrılacak mıyız?
Açıkçası, ben bu yazıyı yazarken “Havâri olmak nasıl bir şey?” diye düşündüm. Ama sonuçta herkesin bir yolu var. Kimisi Petrus gibi cesurca ölüme gider, kimisi Taddeus gibi sessizce kaybolur. Sonuçta, her birimizin yolculuğu bambaşka. Zaten tek bir yolu takip etmek zorunda da değiliz!
Hayat Sadece Yaşadıklarımızdan İbaret Değil
12 havâri nasıl öldü sorusunun cevabı basit bir hikâye değil. Hangi havâriyi en çok seviyorsanız, onu anlayarak hayatı sorgulamak lazım. Tabii ki sonları farklı, ama her birinin yaşadıkları da birer ders niteliği taşıyor. Herkesin ölümüne dair düşüncesi farklı olabilir, ama yaşadıklarıyla ve bıraktıkları izlerle hepimizin hayatına bir şekilde dokunmuşlardır.
Sonuçta, bu yazıda hem kahkahalar atacak, hem de biraz düşündürecek bir şeyler buldunuz, değil mi? Kimseyi hafife almadım, sadece bazen hayatın absürtlüğüne bakıp gülebilmek gerek!
—
Bitti! Şimdi o havârilere bakarken, aklınızda bir soru daha olabilir: “Acaba 12 havâri bir kahve içseler, hangisi kimin lafını dinlerdi?”